6 Ekim 2013 Pazar

İlk yapraklar...

Şu ana kadar bir sürü çeşit tohum ile deneme yaptım, uğraştım ve masraf yaptım. Neyse ki emek ve para harcamam hobi bütçemi aşmadı, yetişkin cattleya fiyatına da çok uzak. Tohumlardan çıkanların ne olacağı konusunda da bir fikrim yok, büyük olasılıkla çok seçkin çiçekler olmayacaklar. Emek-getiri-takıntı eksenlerinde güvercin besleme ile benzer bir noktadan kurtulamamış olabilirim.
Bir aya yakın süredir gözlenebilir büyüklükte sonuçlar vardı, artık fotoğraflanabilir büyüklüğe de geldiler. Soldaki resim, ikinci yaprak(cık)larını çıkarmış Dendrobium draconis ...şeyleri. Bir milimetrelik fide olmadığı için halen şey aşamasındalar. Buna ek olarak ikinci parti ektiğim Brassavola nodosa'dan da sonuç aldım.

Etraftaki küçük noktalardan da anlayacağınız üzere, çimlenme yüzdesi çok da iyi değil. Bu durumun nedeni olarak besiyeri kompozisyonunun tohumların tam istediği gibi olmamasını ve tohumları çamaşır suyunda biraz fazla tutmuş olmamı görüyorum. Diğer taraftan B. nodosa tohumları yedi yıldan daha eski; bu sonuç normal de olabilir.

Yanda B. nodosa kavanozunun bir ay arayla iki resmi var. Görüldüğü üzere büyüme oluyor ama çok da hızlı değil.

Temmuz ayının sonunda yaptığım Paphiopedilum bellatulum kavanozunda da üç-beş tane yeşil nokta irileşti, büyük olasılıkla onlardan da birşeyler çıkacak. Vanda-gil kavanozlarında ise henüz sıfır başarıdayım.  Sanırım daha farklı birşeyler bekliyorlar.

Merak ettiğim bir nokta, bitki yoğunluğu bu kadar az iken yeni bir kavanoza aktarma gerekliliğinin olup olmadığı. Aktarma işini henüz bir defa denedim, onda da başarısız olmuştum. Bu nedenle, bitkilerde kararma görene kadar ertelemeyi düşünüyorum.

30 Ağustos 2013 Cuma

Büyütme kutusu

Geçen hafta sonu kontrollü büyütme ortamımı kendim yaptım, sanırım oldu. Ne yaptım kısaca yazayım. Lakin bir 'making of' videosu yok, sonucun fotoğraflarıyla idare edin:

Şöyle oldu:
  • Ulus'dan gidip üç tane 18 wattlık Osram Fluora aldım. Daha büyük lambalar daha verimli ancak uzunlar; 18 wattlık lambalar bile 60cm? kadar. Elektrikçi alışverişine bir elektronik balast, çeşitli bağlantı parçaları ve bir de zaman saati eklendi (105 TL) Bu lambaların arkasına sobacılardan bir alüminyum reflektör aldım. (8 TL)
  • Bir yapı marketten aldığım sandığın (70 TL) içine aldığım reflektör filmi (iki metresi 16 TL) döşedim.
  • Lambalar çalışınca kutunun iç sıcaklığı 34 dereceyi vurdu, bu nedenle eski bir işlemci fanını (0 TL)  kutunun üstüne ve içeri üfleyecek şekilde monte ettim. Fan kutunun alt tarafında olsa daha iyi olabilirdi. Estetiği koruma ve hata yapma durumunda kutuyu sağlam bırakma kaygıları baskın çıktı, fan üstte kaldı. Kutu iç sıcaklığı 'gündüz' 30, 'gece' ise 25 derece oluyor.
Kutunun içinde hayat daha mutlu mudur göreceğiz. Bu süre zarfında postacı bana bir miktar elektronik malzeme getirirse termometreye bakmak için kutuyu açmama gerek olmamasını sağlayacak düzenlemeler yapacağım.
Yan tarafta: Çimlenen tohumlar. Kutudan sonra mı oldu yoksa önce mi oldu bilemiyorum ama şu an var böyle yeşeren bir aktivite. Bazı kutularda şeffaf -ya da yeşil olmayan- kabartılar varken bazılarında yandaki gibi yeşil kabartılar mevcut.

28 Ağustos 2013 Çarşamba

Sanırım tohumları yaktım...

Üçüncü ayın sonunda hala bir tık olmamasından kaynaklı kendi kendime "ne eksik" diye sormaya başlamıştım ki okuduklarımla aradaki farkın kontrollü aydınlatma olduğunu gördüm. Tohumları ekme hazırlama prosedürüm çok düzgün olmasa da içerik ve sterillik yönünden oldukça iyiler sanırım. Ancak ekilen tohumların beklediği yer biraz değişken; sabah güneşi, öğle gölgesi ve gece serinliği ile okuduğum akademik başarı hikayelerinde geçen 26 derece sabit sıcaklık ve 150 μmol/m²s foton akısı arasında bir miktar fark var.
İlk ektiğim iki konserve kavanozu haricinde ilk ve ikinci ekimim Haziran-Temmuz ayının öğleden sonra güneşi nedeniyle tamamen çöpe gitmiş durumda. Bu durumu çok geç farkettim, zararın neresinden dönsek hesabı herşeyi salona aldım ama etraf biraz dağınık oldu. Hem salondaki pencere önünü toparlamak, hem de ekilen tohumları daha kontrollü bir ortam yapmak için yapay ışıklı bir kutu yapmaya karar verdim. Bu dediğim şeyin amatör düzeyde hazır alınabilirliği yok ancak -nedense- oldukça hazır malzemelerin hazır alınabilirliği var.

Bu iş için okuyup öğrendiklerimi özetleyeyim öncelikle:
  • Gece evi aydınlatmak için kullandığımızdan daha şiddetli bir ışık gerekiyor. Bu nedenle, ev ortamında bu sistemin kapalı olması gerekiyor. Bu nedenle -veya bir gizlilik kaygısıyla ;) - büyütme kabinleri yapılmış. En ucuzu 250 liradan bulunabiliyor. Bu ürünleri satan sitelerin ürünleri çok ucuz değil, ar-ge ya da kar marjı domatesin salatalığın çok üstünde ürünler haricinde alışveriş edilesi değiller.
  • Metal halit(*) lambalar, muntazam dağılımlı ışık spektrumlarıyla bu iş için ideal, ancak küçük boylarını (35-70W) bulmak biraz zor. Satılan ampullerin birçoğunu da kapalı armatürlerle kullanmak gerekiyor çünkü ampullerin -doğrudan anlamıyla- patlama riski var.
  • Floresan lambalar daha düşük yüzey sıcaklığına sahip olsalar da metal halit lambalara göre elektrik enerjisinin biraz daha büyük bir kesrini ısı enerjisine çeviriyorlar, dolayısiyle kapalı sistemlerde daha çok ısı demek. Büyütme amaçlı floresanların ışık verimi normal floresanlara göre çok daha düşük. Normal floresanlar ise çok miktarda yeşil, az miktarda kırmızı ve mavi veriyor.
  • Ne kadar pompalansa pompalansın LED balonu hala diğer alternatiflerden daha sönük. Evet, en gerekli dalga boylarını ürettirip diğerlerini elemek mümkün ancak kabul edilebilir bir ışık şiddetini elde edebilmek için bir servet harcamak gerekiyor. Üstte de belirttiğim üzere ar-ge veya kar marjı çok yüksek ürünler dışında mantıklı değil.
Uygulamasını -resmini de ekledikten sonra- yayınlayacağım.
(*) İngilizcesinden hareketle satıcıları "metal hâlide" gibi telaffuz ediyor.

4 Ağustos 2013 Pazar

Tünelin ucundaki ışık (mı)?

Haziran başında günlerin uzamasının kötü etkisi, benim kavanozların bir kısmının öğleden sonra güneşinde kalması oldu. Diğer taraftan, ilk ektiğim tohumlar hafiften şişti, agarın üzerinde küçük kabartılar oldu. Ölçeği vereyim, görünen kavanoz 200ml'lik basık kavanozlardan. Galiba birşeyler olacak, ama birkaç ay sonra :P.
İki aydan sonra sabırsızlanarak güneşte kalmış L. pumila kabını açtım ve baktım. Aşağıdaki resimdeki gibi; bir miktar yeşil yeşil embriyolu tohum var, ama bir harekette bulunmamışlar. Ortamı beğenmediler ya da sıcaktan öldüler, bilemedim. Tabi bu açıp bakma anından sonra "tamam kapatalım geri, devam edelim" gibi bir imkan yok, bir tür Heisenberg prensibi var bu işte.


Petri kaplarının hepsini attım. Parafilm bir süre sonra kapatamıyor.Kapağı düzgün kapanan polipropilen ya da cam kavanoz gibisi yok.

5 Haziran 2013 Çarşamba

Son durum...

Orchidseed'den gelen Brassavola nodosa ve Laelia pumila tohumlarını polipropilen kovalara ve petri kaplarına ektim. Bu sefer parafilm de kullanınca dört kabın dördünde de an itibariyle kontaminasyon yok. Sanırım bu steril çalışma işini az çok öğrendim.

Bu defa iki şeyi gözlemledim: Kullandığım Tween 80'in suyu uçtu sanırım, böyle katı bir kitle oldu kutunun dibinde. Kullanabilmek için biraz saf su ekleyerek seyrelttim. Bir de enjektörlerin bazıları daha şeffaf, bazıları da daha opak. Daha şeffaf olan enjektörlerle çalışmak daha kolay. (Tohumların çökelmesi daha belirgin oluyor.)

Diğer taraftan, kendi hazırladığım ortamdaki tohumlarda, özellikle Asc. miniatum ektiğim kapta nokta nokta çıkıntılar belirmeye başladı. Bu tohumlar gözle görülebilir bile değildi, sanırım birşeyler olacak. Besi ortamı sarı ve yarı saydam olduğu ve metal kapaklı kavanoza ektiğim için durum çok anlaşılır değil, güzel bir görüntü de koyamıyorum buraya. Paph. bellatulum kabında pek bir fark yok... en azından daha fazla kontaminasyon da yok.

18 Mayıs 2013 Cumartesi

Daha fazla kontaminasyon ve yeni besi ortamı hazırlığı

Hafta içi beklemediğim birşey oldu. Petri kaplarından birinin içine böcek girmiş ve ölmüş. Haliyle böceğin çevresi ve bastığı yerler küflenmiş. Petri kaplarını üç-dört yerinden bantlayarak kapatmıştım, demek ki biraz fazla açıklık varmış. Ekim yapmadan kontrol amaçlı bıraktığım ve üstüne "ilk olarak burada bozulma bekliyoruz :P" diye yazdığım kabın dış kenarına yakın bir yerde 1mm2 kadar bir bakteriyel kontaminasyon olmuş (i.e. pembe ve mumsu görünümlü nokta). O petri kabı da biraz açıktı, dışarıya buram buram B vitamini kokusu veriyordu. Neticede parafilm almak şart imiş, gittim bir rulo aldım. Petri kaplarını klasman dışı bırakırsak bu hafta itibariyle 2/3 sterilliği tutturdum. Acemi için çok kötü olmasa gerek.

Diğer taraftan, kurtardığım paph. bellatulum kabında bir değişiklik yok. Tohumlar yerli yerinde, küflü birşeyler görünmüyor. Geçen hafta ektiğim diğer tohumlarda henüz bir gelişme yok. Hemen olmasını da beklemiyoruz.

orchidseed'den sipariş verdiğim P668 besi ortamı ve çeşitli tohumlar geldi. Agar miktarını da hesaba katarak yarı kuvvette ve 5ml/250 ml patates suyuyla (evet biliyorum çok oldu) ph 5.5 bir besi ortamı hazırladım. Hazırladım demek çok kompleks oldu, onbeş gün önceki azot-potasyum yüzdesi hesaplamalı hazırlığa göre çok daha kolay bir şekilde tozu suya katıp bir taşım kaynattım diyebilirim. pH metreyi kirletmeye bile gerek yokmuş o derece. An itibariyle son iki kutu da düdüklü tencerede pişiyor. Hazırladığım besi ortamını dört petri kabı ve üç polipropilen kovaya paylaştırdım. Artık parafilm var, az yer kaplayan petri kaplarını ilk çimlendirme için rahatlıkla kullanabilirim. Eğer bir küflenme görmezsem önümüzdeki hafta sonu yeni bir parti ekim yapacağım.


14 Mayıs 2013 Salı

Kontaminasyon :P

Bu kadar erken olacağını tahmin etmiyordum ama oldu işte. Pazartesi gece kontrol ettiğimde kullandığım 1/2 MS'li kabın içinde 1 cm çapında bir beyazlanma gördüm (küf). Sabah ilgilenemeyeceğim için karanlık ve serin bir yere aldım kabı. Akşama gelene kadar biraz büyümüştü bile.
Neyse, diğer kaplarda şimdilik böyle bir problem yok. Durum değerlendirmesi yaparsam hızlıdan, aşağıdakilerden biri ya da birkaçı oldu:
  • Kabı açıp kapatırken pek bir zorlanıp tuhaf şeyler yapmıştım, sonra da düzgün kapatamadım. Plastik kapların kapakları alelacele açmak için sıkıntılı. Dikdörtgen yoğurt kabı gibi bir plastik kaptan bahsediyorum, lastik eldivenli ellerle açma noktası bulmak bile vakit alıyor.
  • Herşeyi aynı anda yapamadığım için bu kaba ektiğim tohumlar daha az yıkandı, bir-iki dakikanın farkını gördüm.
  • Bu kabın besi ortamı profesyonel biri tarafından (Kamil) hazırlanmıştı ve bu nedenle daha besleyici bir ortam olmalı. Benim hazırladıklarım daha yavaş küflenecek :P Bu durumun olmamasını diliyorum.
Çözüm: Yeni bir kaba taşıdım. Düdüklüde 10-15 dakika kaynattığım kap soğuyunca çamaşır suyunda beklettiğim tatlı kaşıklarıyla besi ortamını (ki kendisi bildiğiniz jöle kıvamında) -geçen seferki gibi buhar üstünde- kaşık kaşık taşımaya çalıştım. Bazı parçalar daha ben alırken tersyüz oldu veya kabın kenarlarına değdi, atmak durumunda kaldım. Umarım ki küf sporları yayılmadan işi yaptım bitirdim. Kutunun kenarını da parafilm ile kapladım, geçen sefer böyle birşey yapmamıştım.
Elimi biraz korkak alıştırdığım için profesyonel yetiştiricilere göre kaybım biraz fazla oldu, kabın dörtte birini düzgün çıkarabildim. Bitki sayısı olarak evde barındırabileceğimden fazlasını şimdilik hedeflemiyorum, dolayısiyle durum çok da kötü değil, gördüğünüz gibi aldığım parçaların birinin kenarında bile bir düzine tohum var. Bunların kaç tanesi büyür çiçek açar, bunu hep beraber göreceğiz.


13 Mayıs 2013 Pazartesi

Tohum ekme denemesi

İlk denememde aşağıdaki ekimleri yaptım, bakalım nasıl olacak.
Paphiopedilum bellatulum: 1/2 MS, aktif karbonlu polipropilen kutu.
Ascocentrum miniatum: Geçen hafta hazırladığım karışım, bir kavanoz ve bir petri kabı
Cymbidium lowianum: Geçen hafta hazırladığım karışım, bir kavanoz.

Yıkama: 1 ölçü çamaşır suyuna 3.5 ölçü steril su kattım. Bir damla da Tween 80 ekledim. 2.5 ml enjektörlerin pistonunu çıkarıp tohumları koydum ve 1.5-2 ml yıkama karışımından çektim. Az da hava çektikten sonra 1-2 dakika çalkaladım. Tahminen 10 dakika kadar çamaşır suyunda kaldı tohumlar. Yeterince yıkadıktan sonra tohumlar -tahminim ıslandıkları için- dibe çöktüler, renkleri de değişti, yıkama çözeltisini bile boyadılar. Umarım tohumları öldürmemişimdir. Daha sonra dört su steril suyla yıkadım. Steril su nasıl oldu derseniz, bir kavanoz suyu düdüklü tencerede 15-20 dakika pişirip soğuttum oldu işte. Steril değil belki ama büyük ihtimalle öyle.

Ekme: Kavanozları ve petri kaplarının ağzını oksijenli suyla sildim. Enjektörü çalkaladıktan sonra damla damla dökmek iyi bir pratik. Tohumlar iğnenin deliğinden geçiyor ama iğnesini çıkarmakta fayda var, karışım iğneli uçtan daha şiddetli çıkıyor ve kabın kenarlarına sıçrayabiliyor. Cymbidium tohumlarının çoğunu kavanozun kenarlarına sıvadım.
Ekim işleminin çok bir resmi yok, ellerim doluydu ve eldivenliydi, çekemedim. Böylesi şimdilik daha iyi. Dibi geniş bir tencereye su doldurdum, ekme kutularının kapaklarını kaynar suyun üstündeki ızgaraya koydum, su buharında işlemi yaptım. Laminer akış alternatifi olaraktan hani.
Birkaç hafta bekleyelim bakalım, ne olacak. Tohumların çıkması-çıkmaması kadar tekniğimin başarısını da merak ediyorum. Küflenme görmeyiz inşallah.

Bir miktar destek...

Cuma günü şu amatör çabamda profesyonel bir destek aldım. Ankafar'dan Kamil  1/2 MS olduğunu tahmin ettiğim (ama sormayı unuttuğum) steril besi yerleri, perakende alamayacağım(*) bir miktar kimyasal ve bir sürü polipropilen kova verdi. Kullandıkları büyütme ortamını (ışıklı ve nemli odacık) gösterdi ucundan, deneyimlerini paylaştı. Kendisine şu satır arasından bir daha teşekkür ediyorum.

Ulaşmam gereken ilk noktanın da bir örneğini aldım. Şekildeki gibi görünüyor, o küçük toplar da 2 mm kadar oldular.

(*) Doğrudur, iki yazıdır bu konuda çok acıtasyon yapıyorum. Neyse, yetsin bu kadar.

7 Mayıs 2013 Salı

Besi ortamı

Geçen Cumartesi bir besiyeri hazırladım. İlk denememi -bedava gelen :)- Cymbidium lowianum tohumlarıyla yapmadan önce birkaç gün bekleyip kötü bir gelişim olup olmadığına bakacağım.
Güç bela bulup ısmarladığım besiyeri gelir mi gelmez mi göreceğiz, şimdilik eldeki malzemelerle şöyle bir besiyeri hazırladım:

  • 250ml su (Erikli damacana)
  • 1.7g agar
  • 1.2g toz şeker
  • 1.2g fruktoz
  • 3.5 ml PowerBar aminoasit
  • 2 ml Bemiks ampul
  • 5.76ml Çiçek Coşturan sıvı gübre (NPK: 4-6-6)
  • 1.5ml Kemal Kükrer üzüm sirkesi 
Sirkeyi ekleyerek -agar eklemeden önceki- pH'ı 5.3 yaptım.

Böylelikle mineral oranı düşük (Vacin & Went gibi) bir besiyeri hazırladım. Karışımda fazladan B1 harici vitaminler ve C vitamini var. Aminoasit miktarı da biraz fazla oldu. Bu nedenle rengi sarımsı. Aktif karbon da yok, çünkü az miktarda satın alamadım.  Çimlenme aşamasında aktif karbonun negatif etkisi olabileceği yazılmıştı bir yerlerde, şimdilik böyle.

Tedarik süreci

Tohumlar: İşin en kolay kısmı bu. İnternetten küçük ama yeterince büyük miktarlarda satın almak mümkün. Üstelik . Diğer taraftan, tohumla başlamak fotoğraftaki o kocaman ve güzel çiçekli, hızlı büyüyen çeşidi evde yetiştirememenizi garanti ediyor, zira onlar doku kültürü veya uygun şekilde bölme yoluyla çoğaltılıyorlar. eBay'den iki alana bir bedava şekilde tohumların siparişten bir hafta sonra gelmesi: 16 USD.

Sarf malzemeleri: En büyük problem, kimyasalların toptan satılması. Tüm süreçte tüketeceğim agar 30 gram kadar, ancak birçok yer kiloyla satıyor. Besiyerine büyüme hormonu katmak da böyle bir nedenden mümkün değil zira raf ömrü kısa olan bu tür maddeleri saksı değil tarla boyu satıyorlar. Toptan almamın karlı olduğu tek ürün oksijenli su oldu (litresi beş lira).

Domates suyuna muz doğrayıp üstüne tohum ekmenin mümkün olduğunu yazan bloglar var. Diğer taraftan, lab işi besiyerlerinin ev yapımı bu agarlı kokteyllerden daha etkili ve besleyici olduğu yazıyor. Yurtdışından hazır besi ortamı getirtmenin nakliye masrafı problemi var, gümrük probleminin olmadığını varsayarsak. 27 gram ağırlığındaki bir litrelik besiyeri karışımının kendisi 2.40 nakliyesi 120 USD olarak görünüyordu. 'Nakliye fiyatlarında hata mı var?' diye 1 Mayıs'da sordum, 2 Mayıs günü 'İstediklerinizi yazın, size bir fiyat çıkarayım' diye cevap geldi. İstediklerimi aynı gün yazdım, 7 Mayıs akşamı itibariyle arayan soran yok. Sanırım uğraşmak bile kurtarmıyor.

Araçlar: An itibariyle satın aldığım en pahalı şey, 120 liralık pH metre oldu. pH kağıtları, tamsayı pH değerleri cinsinden hassas, ancak biraz daha hassas birşeye ihtiyacım olacağı için bir pH metre aldım. Umarım elektrodunu bozmadan en az bir yıl kullanırım. Daha kompakt olması nedeniyle büyütme kabı olarak Magenta GA-7 almayı isterdi gönül, ama konserve kavanozu on kat daha ucuz. Birkaç konserve kavanozum, birkaç tane de petri kabım var, ancak petri kapları çok b.ktan çıktı, kapanabilmesi için kenarlarını eğelemek zorunda kaldım. Ben lisedeyken böyle değildi sanki. Büyük ihtimalle cam kumbarasına gidecekler.

Evdeki daha önceden başka birşey için kullandığım kavanozla bir düdüklü tencere sterilizasyonu denemesi yaptım, sonuç çok başarılı değil. Başka yerlerde de kapakların birkaç kullanımda bozulduğu yazılmış, ilk denememi sıfır kavanozlarla yapıyorum.

0. Burada ne olacak?

Geçen yıl Ağustos ayında evime gelen orkidenin geçen Şubat ayında çiçeklerini dökmesinin ve Mart sonunda yeni bir çiçek dalı çıkarmasından sonra bir cesaret geldi, indirimden yarı fiyatına çiçeksizinden ikinci bir orkide daha aldım. Üstüne bir de tropik ülke gezdim. Burada tarif edeceğim şeye başlamam için gerekli ortam oluştu diyebiliriz.

Orkide asri zamanın, global tüketim ve telif hakkı çağının çiçeği. Komşudan iki dal bir yaprak veya bir miktar tohum alıp çoğaltabildiğiniz kaktüs, sardunya veya afrika menekşesinin tersine orkideler son kullanıcının çoğaltmasına pek müsait olmayan, kopya korumalı bitkiler. Tohumları çimlendirmek veya kesilmiş parçaları yeni bir bitki haline getirebilmek için laboratuvar ortamına ihtiyaç var. Buna ek olarak, mağazada gördüğümüz hale gelebilmeleri için iklim kontrollü bir ortamda uzunca bir süre kalmaları, hatta -yumurta tavuğu hesabı- ışık ve sıcaklık oyunlarıyla zamanı şaşırmaları gerekiyor. Diğer taraftan, bir google araması size ev ortamında tohumların çimlendirilebildiği bilgisini verebiliyor.

Burada yazacağım şeyler, benim evde tohumdan orkide büyütme denemelerimin bir özeti olacak. İki motivasyonum var bunun için:
Birincisi, farklı birşeyler yetiştirme isteği. Mağazalarda bulunan orkidelerin çoğu, phalaenopsis melezleri. Ev ortamında daha rahat büyüyebilecek, çiçekleri uzun süre kalabilecek, nakliyeye uygun bitkiler bunlar. Bulunduğunuz yere bağlı olarak, dendrobium veya vanda melezlerini de bulabilirsiniz, ancak daha ötesi için bir araştırma kuruluşuna veya yurtdışına gitmeniz gerekiyor.

İkinci motivasyonum ise problem çözmek. Yapmayı planladığım ve laboratuvar gerektiren işlemlerin birçoğu için laboratuvarsız yöntemler bulunduğu birçok yerde yazılı. Ancak yöntemlerin bir kısmı yalan dolan, diğer bir kısmı da benim el becerime ya da mutfağımdaki araç-gereç setine pek uygun değil, dolayısiyle problemlerin kendi evrenimdeki çözümlerini bulmam gerekiyor. Petri kabı görmeyeli 17 yıl olmuş, ev işi çözümlerimin kalitesini zamanla göreceğiz.

Bu çalışmayı çiçekler görene kadar devam ettirebilmek istiyorum ama şu satırları okuduğunuz ortamın -büyütme ortamımı küf basması sonrasında- beş günümün hikayesi haline dönüşmesi de pek olası. Terminoloji veya tarif hatası olabilir; herhangi bir biyolojik konuda lise seviyesinin üstünde eğitimim yok, İngilizce kaynaklardan okuduğum şeylerin özetini şuraya Türkçe yazıyorum. Şimdilik okuduğunuz şeyleri çok ciddiye almayın. Hava da güzel bu aralar, gezin eğlenin.